|
Mersin kendisine biçilen elbiselere sığmıyor
|
|
|
|
Mersin kendisine biçilen elbiselere sığmıyor. Özellikle buna bir de yatırımlardaki plansızlık eklenince, Mersin potansiyellerini ekonomiye ve kalkınmasına yansıtan bir kent olmaktan uzaklaşıyor. Biz kentlerin kendi planlamalarını kendilerinin yapması gerektiğini düşünüyoruz. Kamu bu noktada yol açan, kolaylaştıran olmalıdır. Yerelin ortak kararlarına makro düzeyde ülke planlarına uygun olarak destek veren olmalıdır. MTSO olarak işte bu planlı ekonomi vizyonuna uygun olarak, “değişen dünya koşullarında Mersin’de potansiyel yatırım alanlarının belirlenmesine” yönelik bir proje içindeyiz.
|
|
|
|
Bunu geniş katılımlı bir çalıştayla başlatma niyetindeyiz. Kentin ortak aklının olmadığı hiçbir plan ve projenin kente yararı olacağına inanmıyoruz. Bu noktada kentin ilgili tüm kurum ve kuruluşlarını kapsayan çalışma gruplarının oluşturulacağı, yerelin ortak sesi ve kararı olacak bir yatırım planlaması projesinden bahsediyoruz. Bu proje, Mersin’i Mersinlilerin planlayacağı bir çalışma olacak. Tarım ve gıdanın, lojistiğin, pandemi ile daha da önem kazanan sağlık sektörünün, e-ticaretin, çevre, enerji, yazılım ve yeni alt sektörlerin yatırım planlarından bahsediyoruz. Sanayide montajdan çıkıp, katma değerli, yüksek teknolojili bir entegrasyondan bahsediyoruz.
İşte bu projede en büyük destekçimiz Mersin’in Sivil Toplum Kuruluşlarıdır. MTSO olarak kentimizin gönüllüleri olarak gördüğümüz SİAD’ları, tüm Sivil Toplum Kuruluşlarını önemsiyor ve bu projemizin ayrılmaz parçaları olarak görüyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu yana kentin Sivil Toplum Kuruluşları ve diğer yerel dinamikleriyle uyum içinde olduk. Biz ancak böylesi bir uyumla kentin gerçek kalkınmayı başaracağına inanıyoruz. Bu anlamda Mersin’de bulunan ve birer Mersin gönüllüsü olarak çalışan, Mersin’in derdiyle dertlenen, yüreği Mersin için atan, Mersin için projeler üreten tüm Sivil Toplum Kuruluşlarını, tüm başkan ve üyelerini kutluyoruz. Bundan sonra sivil toplum kuruluşları ile çok daha sık bir araya geleceğiz, çok daha fazla şey üreteceğiz. Sivil Toplum Kuruluşları birbirinin rakibi değil, destekçisi ve ortağı olacaklar.
İşletmelerimizin yanında olmaya devam ediyoruz
MTSO olarak bir yandan kent adına makro projelere odaklanırken, bir yandan da pandemi sürecinde işletmelerimizin yanında olmaya, onların tüm sorunlarının çözümü için aracı olmaya devam ediyoruz. Pandemi ilanından bu yana Oda Meclisimiz ve MTSO Meslek Komitelerimiz çevrim içi toplantılarla çalışmalarına ara vermeden devam etti. Bu toplantılarda alınan kararlar, tespit edilen sorunlar ve önerilen çözümler pandemi boyunca kamunun aldığı önlemlerin temelini oluşturdu. MTSO olarak bugün de önemli bir sorunu gündeme alıp taşımak isteriz. Vergi artırımı ile ilgili yapılan açıklamalar, reform paketlerinden iş dünyasına kolaylık beklerken çıkan vergi zamları ne yazık ki iş dünyasını daha da karamsar bir hale sokmuştur. Artan dolaylı vergiler ve vergi zamları kamunun derdine deva olacak bir rakam değildir ama üreten, istihdam yaratan iş dünyasına ciddi zarar verecek boyuttadır. Biz iş dünyası olarak her zaman şunu savunduk: Vergi kazanandan ve makul oranda alınır. “Eğer denetleyemiyorsam ben de herkesten daha çok alırım” mantığı doğru değil. Özellikle, ranttan vergi alınmazken, tüm verginin üretenden alınması doğru değil. Rantın ödüllendirildiği, üretenin cezalandırıldığı bir ekonomi sürdürülemez.
Vergi üretenin korkulu rüyası olmamalıdır
Özellikle şunun altını çizmek isteriz: Rant ve yasa dışı yollarla para kazananların önüne geçmek zorundayız. Bu, alın teri ile üreten, çalışan işletmelerimize bir haksızlıktır. Devletin kadrolarının titizlikle çalışarak ortaya çıkardığı yolsuzluklar, usulsüzlükler, yasa dışı yollarla yapılan işler cezai sonuca bağlanmalı, üstünün örtülmesine izin verilmemelidir. Ekonomimize büyük zarar veren bu usulsüzlüklerin cezası caydırıcı olmalıdır. Eğer bir rant yaratılacaksa, üretime, ekonomiye katma değer yaratacak alanlarda rant yaratılmalıdır. Sermaye sahiplerini, üretime dahil edecek yollara destek verilmelidir. 80 milyonu aşan Türkiye’nin, nüfusunun yarısını 30 yaş ve altı genç bir nüfusun oluşturduğu Türkiye’nin, üretmeden bir yere varabilmesi mümkün değildir. Mucizevi şeyler, sihirli değnekler aramaya gerek yok. Planlı bir ekonomi, üretimi ülkenin başat konusu yapan bir vizyon, bilimsel eğitimi merkeze alan bir ülke ve hepsinin üst çatısı olan evrensel hukuku, hukukun üstünlüğünü, kaliteli demokrasiyi tesis edebilmiş bir ülke… İşte en kısa sürede yapılması gereken şeyler. Türkiye ancak siyaset üstü davranarak, ülkenin temel konularını basit siyasi kavgalara alet etmeden çözmek zorundadır. Dünya pandemi ile yeni bir döneme giriyor. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir döneme giriyoruz. Zengin ülkelerin daha da zenginleştiği, fakir ülkelerin daha da fakirleştiği, uçurumların arttığı bir dünyada nerede yer alacağımızı bugün yapacaklarımız belirleyecektir. Bu anlamda toplumun her kesimine kulak verilmesi bunun ilk adımıdır.
Ayhan KIZILTAN
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
|
|
|
|
|